Oyun Çocukların Yas ve Kayıp Duyguları ile Başa Çıkmalarına Nasıl Yardım Ediyor?

1995’te Oklahoma City’de meydana gelen bombalı saldırının ardından, çevredeki bir anaokulunun öğrencileri “ölü taklidi” yapmaya başladı. Oyuncak bloklardan yaptıkları kuleleri devirip altında hareketsizce yattılar defalarca. Öğretmenleri oyunda neler olup bittiğini anlatmalarını istediğinde, öğrenciler “teröristler tarafından öldürüldüklerini” söylediler.

Tuzla buz olan kuleler ve yerde yatan çocuklarla oyun bir süre bu şekilde devam etti, ta ki öğretmenleri bir hastane inşa etmeyi teklif edene dek. Çocukların travma ile başa çıkma yöntemleri konusunda uzman olan, Cambridge Üniversitesi’nden profesör Nancy Carlsson-Paige, “Öğretmen, sınıfa steteskoplar, maskeler ve yara bantlarıyla girerek çocukların iyileşmeye odaklanan bir aşamaya doğru ilerlemelerini sağladı,” diyor.

Carlsson-Paige’e göre, ustaca yapılan bu geçiş – çocukların sıkışıp kaldıklarını ve yönlendirmeye ihtiyaç duyduklarını fark etmek – oyuna dair en önemli ilkeleri de gözler önüne seriyor. Öncelikle, öğretmen çocukların oyununu yargılamadı ve kendi endişelerinin araya girmesine izin vermedi. Küçük çocuklar için günlük zorluklardan büyük kaygılara, korkulara ve hatta kayıp ve ölüme kadar her şeyle başa çıkmalarının tek yolunun oyun olduğunu biliyordu. İkinci olarak, öğretmen keşif için fazlasıyla alan bırakmasına rağmen çocukların oyunu takıntılı bir hal aldığında müdahale etmesini bildi, öğrencilerini iyi zamanlanmış ve gelişimsel açıdan uygun bir yola yönlendirmeyi başardı.

Dünya yeni tip koronavirüs, ekonomik kriz ve ırkçılık ve eşitsizliğe karşı gösterilen küresel protestolarla cebelleşirken çocuklar acı verici ve genellikle de korkutucu düşüncelere maruz kalıyorlar – ve oyunları da görüp duyduklarını anlamlandırma çabalarını yansıtıyor elbette.

Çocuklar Neden Yas ve Kayıp ile Oynarlar?

Anaokulu öğretmeni ve oyunla ilgili sayısız kitabın yazarı merhum Vivian Gussin Paley şöyle açıklıyor: “Küçük çocuk oyun oynamak ister. Oyun oynamak ister, çünkü kendisi hakkında başka hiçbir şekilde öğrenemeyeceği şeyleri oyun aracılığıyla öğrenebileceğinin sezgisel olarak farkındadır.”

Psikolog Seth Aronson, korku, kaygı ve kaybı anlamayı da içeren oyundan bahsederek bu düşüncenin kapsamını genişletiyor. 

“Oyunun işlevleri arasında, çocukların korkutucu bir şeye onu daha az korkutucu ve anlaşılır yapan bir biçimde yaklaşabilmelerini sağlaması bulunuyor,“ diyor. Çocuklar oyun aracılığıyla durumun “temposunu, hızını ve içeriğini yönetebiliyorlar” ve devamında olacakları öngörme yetisini kazanıyorlar – tüm bunlar korkutucu olayları hafifletiyor. “Korkutucu veya travmatik bir olay yaşandığında, oyun çocuğun olanlar hazmetmesi için ihtiyaç duyduğu yer değişikliğine ve alana imkan tanır,” diyor ve ekliyor, “Çocuklar şöyle düşünür, ‘Bunlar bir oyuncak bebeğe oluyorsa bana gerçekten olmuyor demektir’.”

Diğer bir deyişle, yaratıcı oyun – hem hasta bir oyuncak bebeğin hem de doktor bir ayıcığın bakış açılarını deneyimlemelerine yardım ederek – çocukların gerçekliği daha iyi anlamalarını sağlamakla kalmaz; aynı zamanda gerçeklik ağır gelmeye başladığında hikayenin çabucak değişmesine de olanak tanır. (Geçtiğimiz iki ay boyunca bol bol vakit geçirdiğim ve oyuncak bebeklerini hayata döndürmeden önce öldüklerini ilan eden 3 yaşındaki çocuğumda bu durumu gözlemledim.) Çocukların güvenlik ve kontrol duygularını sürdürmede büyük önem taşıyan bu süreçleri psikologlar inkar ve telafi olarak adlandırıyor.

Aronson, “Oyunun yaşananları geri alma ve bunaltıcı şeyleri düzeltme gücü vardır,” diye açıklıyor. Örneğin, yakın zamanda büyükannesini kaybetmiş bir çocuk, büyükannesini odasında gördüğünü ya da onunla birlikte oynadığını söyleyebilir. “Bu tamamiyle normal,” diyor Dr. Aronson. “Olanları rahatlatıcı ve yatıştırıcı bir şekilde ‘geri almak’, çocuğun kaybıyla başa çıkmasına yardımcı olur.”

Yetişkinler Uygun Ortamı Nasıl Hazırlayabilirler?

Yale Çocuk Merkezi’nin eski üyesi ve The Importance of Being Little: What Young Children Really Need from Grownups (Küçük Olmanın Önemi: Çocuklar Büyüklerden Gerçekten Ne Bekler?) adlı kitabın yazarı Erika Christakis, oyun dürtüsünün evrimsel olarak insanların içine işlemiş olduğunu ve bundan kaçış olmadığını belirtiyor. Yine de, psikologların “üretken oyun” olarak adlandırdıkları – çocukların deneyimlerini anlamalarına ve duygusal ve bilişsel beceriler edinmelerine aktif olarak yardım eden – oyun tipi için yetişkinlerin bazı ön hazırlıklar yapmalarının ve aynı zamanda stres duygularını temsil eden ve güçlendiren verimsiz oyun işaretlerine dikkat etmelerinin önemli olduğunu söylüyor.

P.A.C.E. yaklaşımı: Christakis, oyunbazlık, kabul etme, merak ve empatiyi içeren P.A.C.E. yaklaşımının, yetişkinlerin küçük çocuklarla etkileşimde bulunmalarına yardım eden faydalı bir rehber olduğunu belirtiyor. Yetişkinler, çocukların içlerinde bir ikilemle mücadele ettiklerinin farkında olmalılar: Çocuklar güçlü ve bağımsız hissetmek, ancak aynı zamanda korunmak ve bakılmak istiyorlar. Bu durum göz önüne alındığında, yetişkinler çocukları yaşlarına uygun seçimler sunarak güçlendirmeliler: Hangi şarkıyı söyleyeceklerini; hangi atıştırmalığı tercih ettiklerini veya ne oynamak istediklerini sorabilirler.

Genel anlamda, yetişkinler çocukların kendilerini bilmedikleri yollara sokacakları konusunda endişelenmeyi bırakmalılar: Oyunda açığa çıkan bir konuyu keşfetme içgüdüsü muhtemelen çocuğun buna hazır olduğu ve belki de ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. “Çocuklar sahip oldukları araçlar sayesinde neye ihtiyaç duyduklarını anlama konusunda oldukça iyiler,” diyor Christakis ve ekliyor, “Çocuklar, duygularının ürpertici ya da yanlış olmadığını bildikleri sürece çok fazla şeyi tolere edebilirler.”

Ayıplamayın: Çocukların oyunları bazen yetişkinlerde rahatsız edici duyguların oluşmasıne sebebiyet verebilir; yetişkinler oyunlarının utanç verici veya yanlış olduğu mesajını çocuklara aktarmadığı sürece bu son derece doğaldır. Oyun oldukça kişisel bir uğraştır. Profesör Nancy Carlsson-Paige, oyunun çocuğu tümüyle yansıttığını söylüyor: “duygular, düşünceler, fiziksel varlık ve sosyal kişilik,”. Bu yüzden de çocuklar oyunlarına yapılan eleştirileri ve sonlandırmaları kendilerine yapılmış gibi yorumlama eğilimi taşıyorlar.  

Christakis, “Yapabileceğimiz en sağlıklı ve büyümeyi destekleyici şey, çocuklarımıza duygularında eşlik etmek,” diye ifade ediyor. Yetişkinlerin çocuklara “bana söyleyeceğin hiçbir şey fazla garip veya sinir bozucu olamaz,” mesajını vermelerini öneriyor.


Yaratıcı keşif için gerekli koşulları oluşturun: Uzmanlar, çocukları akıllarından geçenlerle oynamaya teşvik etmek için “çok kullanımlı oyuncaklar” – bloklar veya oyuncak bebekler gibi çocukların kendilerini istedikleri gibi ifade etmelerine imkan veren kapsamlı oyuncaklar – sağlamayı öneriyor. Çocukların Süpermen figürü varsa Süpermen hikayeleri oynamayı seçiyorlar; ancak, tanıdık bir yüzü olmayan bir figürle oynadıkları zaman heyecan verici, can sıkıcı ya da kafa karıştırıcı buldukları şeylerle, yani kendi düşünceleri ve duygularıyla bağlantı kuruyorlar. Bir çocuğun deneyimlerinin ve hayal gücünün bazı yönlerini yansıtan üretken oyuna en elverişli olan senaryolar bunlar.

Verimsiz oyuna dikkat edin: Bazı nadir durumlarda oyun – veya oyunun eksikliği –  endişeye yol açabilir. Genel olarak, yetişkinlerin çocukların oyununa müdahale etmemeleri gerekir. Bununla birlikte, “oynadığı oyun çocuğu endişelendiriyorsa, fazla gerçekçiyse, takıntı haline gelmişse ve çok tekrar ediyorsa, oyun amacına hizmet etmiyor demektir,” diyor Aronson. Yetişkinler böyle durumlarda çocukları nazikçe yeni oyunlarla tanıştırabilir veya hikayeyi başka bir yöne çekebilirler. Tıpkı Oklahoma’daki anaokulu öğretmeninin öğrencileriyle yaptığı gibi.

“Oyunda her zaman değişim ararım,” diyor Carlsson-Paige. Eğer o değişim meydana gelmezse – aynı can sıkıcı olay aynı sonuca vararak sürekli tekrarlanıyorsa – müdahale veya psikolojik ilgi gerekebilir.


Ancak, en endişe verici durum, oyunun eksikliği olur. 1990’lı yıllarda iç savaş dönemi El Salvador’da bir süre geçiren Carlsson-Paige’in aktardığına göre, karşılaştığı çocuklar o kadar travmatize olmuşlar ki hiç oyun oynayamaz hale gelmişler. Neyse ki savaş sonlandıktan sonraki sene ülkeye geri döndüğünde oyunun da geri dönmüş olduğunu belirtiyor.

Çocukların yaratıcı oyun alanına girmeleri için güvende olduklarını hissetmeleri gerekiyor,” diye açıklıyor. Yetişkinler, içinde bulunduğumuz düzensiz ve tarihi günlerde bu güvenli bölgeyi sağlamalılar. Çocukların zor konuları kendi başlarına keşfetmeleri için ihtiyaç duydukları bağımsızlık ile sıkıştıkları zaman gerekli müdahaleyi yapma arasındaki doğru dengeyi dikkatlice kurmalılar.

Çeviri: Zeynep Topal

https://www.edutopia.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir